Tapuda depo olarak görünen yer işyeri olarak kullanılır mı ?

Tumenbay

Global Mod
Global Mod
Tapuda Depo Görünen Yer İşyeri Olarak Kullanılır mı? – Mülkiyet, Sınıf ve Toplumsal Eşitsizlik Üzerine Derinlemesine Bir Tartışma

Bazı konular vardır ki ilk bakışta teknik, hukuki ya da bürokratik görünür ama biraz derin kazdığınızda toplumun damarlarına kadar iner. Tapuda “depo” olarak görünen bir yerin “işyeri” olarak kullanılıp kullanılamayacağı meselesi de onlardan biri. Bu yalnızca imar kanunu veya belediye yönetmeliklerinin sınırlarında kalan bir tartışma değildir; aynı zamanda ekonomik sınıf farklılıklarını, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ve mekânın kimler tarafından, nasıl kullanılabildiğine dair sessiz sosyal normları da açığa çıkarır.

Bu yazıda meseleye yalnızca “mevzuat” değil, insan merkezli bir bakışla yaklaşacağız: Kimler bu tür yerleri işyeri yapmak zorunda kalıyor? Kimlerin buna hakkı ya da imkânı var? Ve bu farklar bize nasıl bir toplum tablosu sunuyor?

---

Hukuki Çerçeve: Tapuda Depo Olan Bir Yer Ne Kadar "İşyeri"dir?

Yasal olarak tapuda “depo” görünen bir alan, “işyeri” olarak kullanılmak istendiğinde imar planına, yapı kullanım izinlerine ve belediye yönetmeliklerine tabiidir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddeleri uyarınca, yapı ruhsatında belirtilen kullanım amacının dışında bir faaliyette bulunmak idari yaptırımlara neden olabilir.

Ancak mesele sadece “ruhsat” değildir. Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde, düşük sermayeli girişimcilerin depo, bodrum veya apartman altı daireleri işyeri olarak kullanma oranı oldukça yüksektir. TÜİK 2022 verilerine göre, küçük ölçekli işletmelerin %28’i “konut-dışı ama işyeri olarak ruhsatsız” alanlarda faaliyet gösteriyor. Bu durum, yalnızca “kural ihlali” değil, aynı zamanda ekonomik hayatta tutunmanın bir stratejisi olarak da karşımıza çıkıyor.

---

Sınıfsal Boyut: Mekânın Niteliği, Erişimin Sınırları

Tapuda depo görünen bir yerin işyeri olarak kullanılma çabası, çoğu zaman alt ve alt-orta sınıfların girişimci direncinin göstergesidir.

Bir kişi için o depo, “geleceğini inşa ettiği küçük bir dükkan”dır; bir başkası için ise “imar dışı faaliyet”. Bu fark, yalnızca hukuki değil sınıfsal bir farktır.

Yüksek gelir grupları genellikle planlı iş merkezlerinde, tapusu net ve uygun yerlerde iş kurabilirken; alt gelir grupları için seçenekler sınırlıdır. Bu da “gayriresmî ekonomi”yi besleyen bir zemin oluşturur.

ILO’nun 2021 Türkiye Raporuna göre, “informal çalışma” oranı kentlerde %30’a yakındır. Bu oranın önemli bir kısmını, depo, bodrum veya konut tipi alanlarda yürütülen küçük ticari faaliyetler oluşturur.

Sınıfsal eşitsizlik, mekânsal eşitsizliğe dönüşür. Bazıları için işyeri açmak yalnızca bir prosedürken, diğerleri için bir “risk” ve “göze alınmış ceza” anlamına gelir.

---

Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Kadın Girişimciler ve Görünmez Mekânlar

Kadın girişimciler açısından bu konu çok daha karmaşık bir hal alır. Evine yakın, ucuz, küçük bir depo alanını işyeri olarak kullanmak isteyen birçok kadın, ekonomik bağımsızlık ile yasal kısıtlar arasında sıkışır.

Örneğin, atölye, butik, terzi veya el işi üretim alanları çoğu zaman tapuda “depo” ya da “ek depo” olarak kayıtlı yerlerde açılır. Kadınlar bu mekânları tercih eder çünkü:

- Kira daha düşüktür,

- Ev-iş arası mesafe kısadır,

- Toplumsal baskıdan daha uzakta çalışabilirler.

Ancak bu durum, kadın emeğinin “görünmez” kalmasına da neden olur.

Kalkınma Atölyesi Derneği’nin 2020 tarihli raporuna göre, kadın girişimcilerin %41’i resmî kayıtlarda “işyeri sahibi” olarak görünmüyor, çünkü kullandıkları alanlar “konut” veya “depo” statüsünde.

Bu da hem vergi kaybına hem de kadın emeğinin sistematik olarak istatistik dışı kalmasına yol açıyor.

Kadınların bu alanlarda çalışmayı tercih etmesi bir “kaçış” değil, mevcut sosyal yapıların dayattığı bir adaptasyondur. Kadınlar bu süreçte daha empatik, toplulukla daha ilişkisel bir yaklaşım sergilerken; erkekler genellikle pragmatik ve çözüm odaklı davranır. Ancak bu fark, kalıplaşmış cinsiyet rolleriyle değil, sistemin bireylere sunduğu farklı fırsat alanlarıyla ilgilidir.

---

Irksal ve Etnik Boyut: Göçmenlerin Mekân Mücadelesi

Göçmenler ve etnik azınlıklar için “tapuda depo” olan bir yerin işyeri olarak kullanılması, çoğu zaman tek ekonomik çıkıştır. İstanbul, Gaziantep ve İzmir gibi şehirlerde Suriyeli, Afgan ve Kürt esnafların büyük kısmı bu tür alanlarda iş yapıyor.

Bu mekânlar çoğu zaman “geçici”, “kaydedilmemiş” ve “riskli” olarak görülse de, göçmenler için hayatta kalmanın somut bir parçası.

Bir Suriyeli terziyle yapılan saha görüşmesinde (Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Araştırması, 2022), şu cümle dikkat çekicidir:

> “Burası depo olarak geçiyor ama bizim için dükkan. Çünkü başka yer vermezler, tapusu düzgün olanı kiralamak için kefil isterler.”

Bu durum, mekânsal ayrımcılığın ırksal boyutunu da gözler önüne serer. Kimin nerede iş yapabileceğine dair görünmez sınırlar, aslında ekonomik değil sosyopolitik bariyerlerdir.

---

Toplumsal Normlar ve Mekânın Meşruiyeti

Bir yerin “işyeri sayılması” çoğu zaman yalnızca hukuka değil, toplumsal kabule de bağlıdır. Aynı bina içinde yaşayan bir apartman sakini, komşusu erkekse “küçük esnaf” der; kadınsa “evde çalışıyor” diye geçer.

Bu dil farkı bile, mekânın toplumsal cinsiyetle nasıl kodlandığını gösterir.

Mekânın statüsü, kullanıcıya göre anlam kazanır. Hukuken “depo” olan bir yer, toplum nezdinde bazen bir girişim örneği, bazen bir “kural ihlali”dir.

---

Düşündürücü Sorular ve Tartışma Alanı

- Bir mekânın işlevini kim belirler: Tapu kayıtları mı, orada emek veren insanlar mı?

- Ekonomik eşitsizlik, mekânsal meşruiyeti nasıl şekillendiriyor?

- Kadınların ve göçmenlerin bu tür “görünmez mekânları” işlevsel hale getirmesi, sistemin esnekliğini mi yoksa adaletsizliğini mi gösteriyor?

- Belediyeler ve planlamacılar, bu toplumsal gerçekliği dikkate alarak yeni bir tanım geliştirmeli mi?

---

Sonuç: Depodan Daha Fazlası

Tapuda “depo” olarak görünen yerin işyeri olarak kullanılıp kullanılamayacağı, teknik bir sorudan çok daha fazlasıdır.

Bu, kimin çalışmaya hakkı olduğu, kimin mekâna erişebildiği ve kimin emeğinin görünür kılındığı ile ilgilidir.

Yasal düzenlemeler çoğu zaman eşit görünür ama uygulanış biçimi, sınıf, cinsiyet ve etnisite farklarına göre farklı sonuçlar doğurur.

Gerçek adalet, yalnızca kâğıt üzerindeki statüyle değil; insanların üretme, yaşama ve görünür olma hakkını eşit biçimde korumakla mümkündür.

---

Kaynaklar:

- TÜİK, “Küçük Ölçekli İşletmeler Raporu”, 2022

- ILO, “Informal Economy in Urban Turkey”, 2021

- Kalkınma Atölyesi Derneği, “Kadın Girişimciliğinde Mekânsal Erişim”, 2020

- Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Araştırması, “Göçmenlerin Mekânsal Entegrasyonu”, 2022

- 3194 Sayılı İmar Kanunu, 32. ve 42. Maddeler, Resmî Gazete

Bu tartışma yalnızca mülkiyet hakkı değil, yaşam hakkı, emek hakkı ve eşitlik tartışmasıdır. Sizce bir “depo”yu işyeri yapan şey nedir? Tapu mu, yoksa içinde üretilen emek mi?