Küba Krizi Kimler Arasında ?

Selin

New member
Küba Krizi Kimler Arasında Gerçekleşmiştir?

Küba Krizi, 1962 yılında gerçekleşen ve dünya tarihinin en gerilimli dönemeçlerinden birini oluşturan önemli bir siyasi olaydır. Bu kriz, Soğuk Savaş’ın zirveye ulaştığı, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyetler Birliği (SSCB) arasındaki nükleer tehditlerin çok ciddi boyutlara ulaşmasına yol açan bir süreçtir. Küba Krizi, bu iki süper gücün yanı sıra Küba, Türkiye ve diğer dünya ülkelerinin de etkilediği uluslararası bir gerilim noktasına dönüşmüştür. Krizin temel sebepleri, Küba'nın Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler kurması ve Sovyetler Birliği'nin Küba'ya nükleer füze yerleştirme kararı almasıdır.

Küba Krizine Neden Olan Temel Faktörler

Küba Krizi’nin patlak vermesinde etkili olan temel faktörlerden ilki, 1959 yılında Küba’da Fidel Castro’nun liderliğindeki devrimin başarısıdır. Castro’nun hükümeti, Sovyetler Birliği ile yakın bir ilişki kurarak, ABD’nin küresel çıkarlarına karşı durmaya başladı. Küba’daki komünist yönetim, ABD’nin desteklediği hükümetler ve şirketlerle ciddi bir karşıtlık oluşturmuştu. ABD, bu gelişmeleri bir tehdit olarak değerlendirdi ve Küba’yı ekonomik ambargo ile yalnızlaştırma çabalarına girişti.

1961’de ABD’nin Küba’daki komünist hükümeti devirmek amacıyla desteklediği ve başarısız olan Domuzlar Körfezi Çıkarması, Castro’nun hükümetine karşı gösterilen düşmanlığın arttığı bir dönemi başlatmıştır. Bu gelişmelerin ardından Sovyetler Birliği, ABD’nin Küba’yı hedef almasını engellemek amacıyla adada nükleer füze yerleştirme kararı aldı. Sovyetler Birliği’nin Küba’ya nükleer füzeler yerleştirmesi, Amerika Birleşik Devletleri için bir tehdit oluşturdu ve bu durum, iki süper güç arasında bir çatışmanın eşiğine gelinmesine yol açtı.

Küba Krizinde Kimler Tarafından Yer Almıştır?

Küba Krizi, esas olarak iki süper güç arasında gerçekleşen bir gerilimdir: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyetler Birliği (SSCB). Bu iki ülke, Soğuk Savaş’ın başından itibaren dünya çapında ideolojik, askeri ve ekonomik bir mücadele içindeydiler. Ancak Küba Krizi, yalnızca bu iki ülke arasında değil, aynı zamanda Küba’yı ve özellikle Türkiye’yi de doğrudan etkileyen bir duruma dönüştü.

ABD, Sovyetler Birliği'nin Küba'ya nükleer füzeler yerleştirmesini kabul edemezdi. Zira bu durum, ABD'nin kara sınırlarının yalnızca 90 mil (yaklaşık 140 kilometre) uzağında olan Küba'da nükleer silahların bulundurulması anlamına geliyordu. Sovyetler Birliği içinse Küba, Amerika’ya karşı stratejik bir müttefik olarak çok önemli bir noktada yer alıyordu. Küba'da bulunan nükleer füze rampaları, Sovyetler Birliği için Amerika Birleşik Devletleri'nin tüm doğu kıyısını hedef alabilecek bir stratejik avantaj sağlıyordu.

Küba Krizinin Başlangıcı ve Kriz Süreci

1962’nin Ekim ayında, ABD’li istihbarat yetkilileri, Küba'da Sovyetler Birliği tarafından nükleer füze rampalarının kurulmakta olduğunu keşfettiler. Bu haber, Başkan John F. Kennedy’yi ciddi bir şekilde endişelendirdi. ABD, Küba’daki füze rampalarını tehdit olarak değerlendirdi ve bu durumu derhal Sovyetler Birliği’ne bildirdi. Kennedy, Sovyetler Birliği’nin bu füze sistemlerini hemen kaldırmasını ve Küba'dan çekilmesini talep etti.

ABD’nin bu taleplerine karşılık olarak Sovyetler Birliği, Küba’daki füze rampalarını savunma amacıyla burada bulunduklarını belirtti. İki ülke arasındaki gerilim hızla tırmanırken, dünya nükleer savaşın eşiğine geldi. Birçok ülke, bu süreçte taraflar arasında bir çatışma olasılığına karşı endişelerini dile getirdi.

Kriz Nasıl Çözüldü?

Küba Krizi, dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirmişken, kriz çözülmeden önce dünya çapında büyük bir gerilim hakimdi. Krizin çözülmesinde önemli rol oynayan etkenlerden biri, iki ülkenin liderlerinin iletişimdeki titizliğiydi. ABD Başkanı John F. Kennedy ve Sovyetler Birliği lideri Nikita Kruşçev, kriz sırasında birbirlerine doğrudan yazışmalar göndermiş ve doğrudan temas kurmuşlardır.

Sonunda bir çözüm önerisi ortaya atıldı. Sovyetler Birliği, Küba’daki nükleer füzeleri kaldırma ve bu konuda herhangi bir nükleer saldırıya girişmeme taahhüdünde bulundu. Buna karşılık, ABD de Küba'ya saldırmayacaklarına dair güvence verdi ve Türkiye’de bulunan ABD füzelerinin de geri çekileceği duyuruldu. Bu anlaşma, dünya genelinde büyük bir rahatlamaya yol açtı.

Küba Krizi Sonrası Etkiler ve Değerlendirme

Küba Krizi, Soğuk Savaş dönemi için oldukça kritik bir dönüm noktasıydı. Kriz, nükleer silahların dünya güvenliğini tehdit ettiği gerçeğini tüm dünyaya bir kez daha hatırlattı. Krizin hemen ardından, ABD ve Sovyetler Birliği arasında bir dizi iletişim kanalı kuruldu. Bu iletişim kanallarından en önemlisi, 1963’te kurulan "Kırmızı Telefon Hattı" idi. Bu doğrudan telefon hattı, gelecekteki olası krizlerin çözülmesinde büyük rol oynamıştır.

Küba Krizi, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde daha dikkatli bir yaklaşımın benimsenmesine de zemin hazırlamıştır. Nükleer savaşın ne kadar yıkıcı olacağı ve bu tür gerilimlerin nasıl kontrol altına alınması gerektiği konusunda küresel bir anlayış gelişmiştir.

Küba Krizinin Küresel ve Bölgesel Yansımaları

Küba Krizi, sadece ABD ve Sovyetler Birliği’ni etkilemekle kalmamış, aynı zamanda Latin Amerika ve Avrupa’daki ülkeler için de büyük bir belirsizlik yaratmıştır. Küba, Sovyetler Birliği ile kurduğu yakın ilişki sayesinde, bölgesel olarak daha fazla etkisini artırmış, ancak ABD’nin Küba’yı ekonomik ambargo altına alması ve doğrudan tehdit etmesi, bölgesel dengeyi etkilemiştir. Ayrıca Türkiye’deki nükleer silahlar da bu dönemde önemli bir stratejik unsur olmuştur. Türkiye’nin, Sovyetler Birliği tarafından hedef alınma ihtimali ve ABD’nin Türkiye’ye yerleştirdiği füzeler, Küba Krizi’nin Avrupa ve Asya kıtalarında da yankılar uyandırmasına yol açmıştır.

Sonuç olarak, Küba Krizi, dünya tarihinin en önemli Soğuk Savaş olaylarından biri olmuştur. ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki bu kriz, nükleer silahların kullanımı ve savaşın sonuçları konusunda insanlığa derin izler bırakmıştır. Bu dönemin ardından, küresel çapta barış çabaları daha fazla ön plana çıkmış ve bu kriz, nükleer silahların yayılmasının önlenmesine yönelik uluslararası anlaşmaların yapılmasına katkıda bulunmuştur.